PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK, PSİKİYATRİ VE PSİKOTERAPİ

 Kartaltepe Mah.
     İncirli Cad. Faik Köksal Sok.
     Manolya Apt. No:4 Daire:5
     Bakırköy/İstanbul
     Tel:0212 543 01 33

HİZMETLERİMİZ

GENÇ VE ERİŞKİNLERDE HİZMET ALANLARIMIZ

Genç ve Erişkinlerde En Sık Dile Getirilen Yakınmalar

Mutsuzluk, huzursuzluk
Yaşamdan zevk alamama, ilgi-istek kaybı
Kendisinin ya da sevdiklerinin başına kötü bir şey geleceği endişesi
Tahammülsüzlük, gerginlik, çabuk sinirlenme
Panik duygusu, aklını kaybetme, kontrolünü kaybetme ve ölüm korkusu
Uykusuzluk ya da fazla uyuma, iştahsızlık ya da fazla yemek yeme
Halsizlik, çabuk yorulma enerji de azalma yorgunluk
Unutkanlık, dalgınlık, konsantrasyon güçlüğü, dikkat dağınıklığı
Güvensizlik yetersizlik değersizlik ve suçluluk duyguları
Karamsarlık umutsuzluk
Ölüm isteği ve intihar fikirleri
Korkular
Toplu taşıma araçlarında sıkıntı hissetme
Evde tek başına kalmaktan, dışarı tek başına çıkmaktan korkma
Kapalı yerde kalmaktan, yüksekten, asansöre binmekten korkma
Kedi, köpek, böcek, yılan vb hayvanlardan korkma
Kan görmekten, hastane ortamlarından, diş hekimi koltuğuna oturmaktan korkma
Kanser, aids ve kalp hastalıklarına yakalanmaktan korkma
Sosyal ortamlarda sıkıntı hissetme, utangaçlık, çekingenlik
Takıntılar, tekrarlayıcı davranışlar (aşırı temizlik, titizlik düzen, okuma sayma vb)
Bedensel kaygı belirtileri
Baş ağrısı, baş dönmesi, başta sersemlik hissi
Çarpıntı, göğüs ağrısı, nefes darlığı, boğulma hissi
Ateş basması, terleme, üşüme, ürperme
Hazımsızlık, mide bulantıları, kusma
Stresle atan ishal ya da kabızlık eğilimi
Bedensel gerginlik belirtileri
Vücut kaslarında sertlik, ağrı, kramp, kasılma, irkilme ve titremeler
Bayılma ve farklı düzeylerde bilinç değişimleri
Çenede kilitlenme, şiddetli kasılma ve titremeler
Kol ve bacaklarda güç ve his kaybı, uyuşma ve karıncalanmalar
Cinsel sorunlar
Cinsel isteksizlik
Uyarılma sorunları
Orgazm olamama
Erken boşalma
Sertleşme güçlüğü
Öfke patlamaları, kendine ve çevreye zarar verme eğilimi
Cinsel dürtüleri kontrol etmede zorlanma
Yeme dürtülerini kontrol etmede zorlanma ya da kilo alma korkusu ve beden algısıyla ilgili sorunlar
Stresle alkol ve madde kullanımına yönelme
Kişilik sorunları, kişiler arası ilişkilerde yaşanan problemler
Alınganlık, kişiler arası ilişkilerde güvensizlik kıskançlık ve şüphecilik
Aşırı alışveriş eğilimi
Kumar eğilimini kontrolde zorlanma
Stresle alkol ve maddeye yönelme
Evlilik ilişkisinde sorunlar
Çocuklarla ilişkilerde yaşanan sorunlar
İş hayatındaki ilişkilerde sorunlar
Sosyal yaşamla ilgili sorunlar
Trafik kazası, deprem, yangın, sel vb. travmalarla ilgili sorunlar
Aile içi şiddetle ilişkili sorunlar
Cinsel istismarla ilişkili sorunlar
Yakınların ölümünden sonra yaşanan yasla ilişkili sorunlar

Genç ve Erişkinlerde Görülen Psikiyatrik Rahatsızlıklar

ŞİZOFRENİ VE DİĞER PSİKOTİK BOZUKLUKLAR

Şizofreni

Şizofreni nedeni ve oluşumu henüz bilinmeyen, genellikle genç yaşta başlayan, kişinin insanlar arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak, kendine özgü içine kapalı bir dünyada yaşadığı; duygu, düşünce ve davranış alanlarında önemli bozulmalarla belirli bir ruhsal rahatsızlıktır.
Şizofreni dünya çapında toplumun yaklaşık %1’ini etkileyen en ciddi halk sağlığı problemlerinden biridir.
Bu kronik, yeti yitimine yol açan bozukluk her ırk, kültür ve sosyal sınıftan erkek ve kadınları etkilemektedir.
Şizofreninin başlangıç yaşı genellikle 18-25 yaşlar arasıdır. Bununla beraber 5 yaş kadar erken bir dönemde şizofreni tanısı alan çocuklar olduğu gibi, hastalık 70-80’li yaşlar gibi geç dönemlerde de ortaya çıkabilmektedir.
Şizofreni hastalarının çoğu genellikle ergenlik ya da erken erişkinlik dönemine kadar tanınabilir belirtiler göstermezler.
Erkekler ve kadınlar hemen hemen eşit oranda etkilenirler ancak hastalığın başlangıç yaşı erkeklerde en sık 15-25 iken, kadınlarda en sık 25-35 yaş arasıdır. Şizofreni etiyolojik olarak güçlü bir genetik unsura sahiptir; Bu nedenle akrabalarından birinde bu hastalığın bulunduğu bir bireyde şizofreni gelişme olasılığı daha yüksektir ve hastalığı taşıyan akraba sayısı arttıkça bu risk büyümektedir.
Ebeveynlerden biri şizofreni hastası ise; çocuk için hastalığın yaşam boyu riski %12’ ye, ebeveynlerin her ikisi de etkilenmişse %35-40’a yükselmektedir.
İkiz çalışmalarında ortalama yaşam boyu riskin çift yumurta ikiz eşinde %9-12, tek yumurta ikiz eşinde ise %40-50 olduğu görülmüştür.
Bununla birlikte bazı ailelerde şizofreni insidansı daha yüksek olsa da şizofreni hastalarının çoğunun aile öyküsünde şizofreni yoktur ve aile öyküsünde şizofreni olması her zaman hastalıkla sonuçlanmaz.
Şizofreniform bozukluk
Şizoaffektif bozukluk
Paranoid bozukluk
Kısa psikotik bozukluk
Paylaşılmış psikotik bozukluk

DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

Depresif bozukluklar

Major depresyon

Duygu durumla ilgili hastalıklar, temel sorunun duygu duyumda (afekt) olduğu düşünülen, duygulanımın yanı sıra kişinin genel sağlığını, üretkenliğini, düşünce ve davranış süreçlerini, insanlar arası ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen ve en sık görülen ruhsal rahatsızlıklardandır.
Amerikan Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’nün araştırmalarına göre yaşam boyu görülme sıklığı majör depresyon için %5,8, majör depresyonun daha hafif bir formu olan distimi için %3,3 olarak belirlenmiştir.
Depresyon, dünyanın her yanında verimli işgücünün %10'una karşılık gelen, tüm dünyada 340 milyon kişiyi etkisi altına alan bir rahatsızlıktır.
Hiç kimsenin depresyona karşı bağışıklığı yoktur. Depresyon cinsiyet, yaş, meslek, gelir düzeyi, etnik köken ayrımı gözetmeksizin farklı ülkelerde yaşayan, farklı sosyal ve kültürel düzeydeki her insanda ortaya çıkabilir.
Her dört kadından biri, her on erkekten biri ömürleri boyunca bir kere depresyon geçirir. Ancak depresyon sadece yetişkinlerde değil, 12 yaşın altındaki her 50 çocuktan birinde ve 20 gençten birinde de görülür.
Tüm depresyon vakalarının yaklaşık yarısına tanı konmaz ve tedavisiz kalır.
Depresyondaki kişilerin yaklaşık %10-15'inde hastalık kronikleşir.
Depresyon hastası kişilerin % 50'sinden fazlasının yaşamları boyunca tekrarlayan depresyon atakları geçirdikleri de belirtilmektedir.
Tedavi edilmeyen depresyon hastalarının %15’i intiharla sonuçlanır.
Yatarak tedavi gören diabet, kanser, kalp, felç gibi hastalıkları olan kişilerin % 25’ inde major depresyon görülmektedir.
Depresyon kişilerin mesleki başarısını düşürerek iş kayıplarına, cinsel bozukluklara yol açarak evlilik sorunlarına yol açmaktadır.
Depresyonun ABD'deki tahmini maliyeti yılda 53 milyar dolardır.
Dünya Sağlık Örgütü 2020 yılına kadar depresyonun gelişmekte olan ülkelerde en önemli hastalık-sağlık külfeti olacağı ve bu tarihten sonra da ağır depresyonun en büyük ikinci ölüm ve yeti yitimi sebebi olacağı tahmininde bulunuyor.
BUNUNLA BİRLİKTE DEPRESYON EN İYİ TEDAVİ EDİLEBİLEN PSİKİYATRİK RAHATSIZLIKLARDAN BİRİDİR.
Depresyonda görülen belirtilerin çoğu hemen her sağlıklı insanda çeşitli yaşam olaylarına bağlı olarak farklı süre ve yoğunluklarda görülebilir.(Değer verilen bir yakının ölümü, ayrılık, boşanma, okul, iş, aile ya da sosyal yaşamdaki çeşitli sorunlar, ekonomik sıkıntılar vb deneyimlerin ardından)
Ancak tıbbi bir durum olarak depresyonu bu durumlardan ayıran en önemli nokta belirtilerin en azından iki hafta boyunca ve günün büyük bir bölümünde varlığını sürdürmesi, aşağıdaki belirtilerden en azından beşinin bir arada bulunması ve kişinin işlevselliğinde belirgin sorunlara yol açmasıdır.
Hemen her gün ve günün büyük bir kısmında gözlenen çökkün bir duygu-durum hali (kendini mutsuz, ağlamaklı, kederli hissetme hali).
Hemen her gün yaklaşık gün boyu süren tüm ya da çoğu etkinliğe karşı ilgi ve zevk almada azalma (daha önce keyif alınan işler, hobiler ve alışkanlıklardan artık hoşlanmama, mecburen yapma hali)
Diyet uygulanılmamasına karşın önemli derecede kilo kaybı ya da alımı ( bir ay içinde vücut ağırlığının %5 'inden fazlasının artması ya da azalması) ya da hemen her gün iştahta artma ya da azalmanın olması.
Hemen her gün uykusuzluk ya da aşırı uyku hali.
Hemen her gün olağan psikomotor ajitasyon ya da retardasyonun olması ve bu durumun başkalarınca da gözleniyor olması ( hareketlilik halinde azalma ya da huzursuzluk, oturmayı veya yatmayı yeğleme ya da sıkıntıdan yerinde duramama).
Hemen her gün hissedilen halsizlik, yorgunluk, daha önceki günler kadar enerjik hissetmeme.
Hemen her gün kendini değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duyguları ya da günahkar hissetme hali.
Hemen her gün düşünme ya da düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinde azalma ya da kararsızlık (konuşulanlara, okunan şeylere, izlenilen TV programlarına dikkatini verememe.
Tekrarlayan ölüm düşünceleri (sadece ölmekten korkma olarak değil), özgül bir tasarı kurmaksızın yineleyen intihar düşünceleri, intihar girişimi ya da intihar etmek üzere özgül bir tasarının olması.
Major depresyon atakları ruh sağlığı uzmanlarınca belirtilerin sayısına ve içeriğine, intihar düşünce ve eğiliminin boyut ve şiddetine ve işlevselliğin ne ölçüde etkilendiğine bağlı olarak HAFİF, ORTA ve AĞIR olarak derecelendirilir.
Yineleyici depresyon

Distimik bozukluk

Depresyon belirtilerinin major depresyon tanı ölçütlerini karşılamayacak hafiflikte, ancak kişinin iş ve sosyal yaşamında sorun yaratacak düzeyde olduğu ve aşağıdaki ölçütleri karşılayan bir duygudurum bozukluğudur.
En az iki yıl ve hemen her gün yaklaşık gün boyu süren depresif duygudurumun olması.
Depresyondayken aşağıdaki belirtilerden en az ikisinin bulunması
1. İştahsızlık ya da aşırı yemek yeme
2. Uykusuzluk ya da aşırı uyku
3. Düşük enerji düzeyi ya da yorgunluk
4. Düşük benlik saygısı
5. Düşüncelerini yoğunlaştırma güçlüğü ya da karar vermede güçlük
6. Umutsuzluk duyguları
C. Bozukluğun iki yıllık bir dönemi sırasında iki aydan uzun süren bir iyilik döneminin bulunmaması
D. Bozukluğun başlangıç döneminde bir major depresyon epizodunun bulunmaması
Bipolar affektif bozukluklar

ANKSİYETE BOZUKLUKLARI

Panik bozukluk

Panik bozukluğun en tipik özelliği sempatik uyarılma halinin eşlik ettiği, ne zaman başlayacağı önceden kestirilemeyen, belirli bir etken olmaksızın aniden başlayan ve tekrarlayan panik atakların varlığıdır. Bu bağlamda öncelikle panik atağın tanı ölçütlerinin bilinmesinde yarar var.
Aşağıdaki belirtilerden en az dördünün birden başladığı ve on dakika içinde en yüksek düzeyine ulaştığı ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık duyma döneminin olması:
1.Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması
2.Terleme
3.Titreme ya da sarsılma
4.Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma duyumları
5.Soluğun kesilmesi
6.Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi
7.Bulantı ya da karın ağrısı
8.Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma hissi
9.Gerçeklik dışılık duyguları (Derealizasyon) ya da benliğinden ayrılmış olma
10.Kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu
11.Ölüm korkusu
12.Paresteziler (Uyuşma ya da karıncalanma duyumları)
13.Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları
Hastaların bir kısmı panik atağı geçirmesi durumunda kaçmasının ya da yardım almasının zor olabileceği yer ve ortamlardan uzak durmaya başlar ve tabloya agorafobi eklenir. Bu bağlamda agorafobinin tanı ölçütleri:
AGORAFOBİ:
A.Beklenmedik bir biçimde ortaya çıkabilecek ya da durumsal olarak yatkınlık gösterilen bir panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin çıkması durumunda yardım sağlanamayabileceği ya da kaçmanın zor olabileceği ya da sıkıntı doğurabileceği yerlerde ya da durumlarda bulunmaktan anksiyete duyma. Tek başına evin dışında olma, kalabalık bir ortamda bulunma ya da sırada bekleme, köprü üzerinde olma ve otobüs, tren ya da otomobille geziye çıkma sayılabilir
B.Bu durumlardan kaçınılır ya da panik atağı ya da benzeri belirtiler olacak anksiyetesiyle ya da yoğun bir sıkıntıyla bu durumlara katlanılır ya da eşlik eden birinin varlığına ihtiyaç duyulur.
C.Bu anksiyete ya da fobik kaçınma Sosyal Fobi, Özgül Fobi, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ya da Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu gibi başka bir psikiyatrik hastalıkla daha iyi açıklanamaz.
Bu bilgilerin ışığında psikiyatrik bir hastalık olarak Panik Bozukluğun tanı ölçütleri ise şöyledir:
A.Şu ölçütlerin her ikisi de vardır:
1.Yineleyen ve beklenmedik panik atakları
2.Ataklardan en az birini bir ay süreyle ya da daha uzun bir süre aşağıdakilerden biri izler:
a.Başka atakların da olabileceğine dair sürekli bir kaygı
b.Atağın yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla (kontrolü kaybetme, çıldırma, kalp krizi ya da beyin kanaması geçirme gibi) ilgili olarak üzüntü duyma
c.Ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği gösterme
B.Agorafobi eşlik edebilir ya da etmeyebilir
C.Panik atakları bir maddenin ya da genel tıbbi bir durumun fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D.Panik atakları Sosyal Fobi, Özgül Fobi, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ya da Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu gibi başka bir psikiyatrik hastalıkla daha iyi açıklanamaz.
Panik ataklar genellikle 5-30 dk sürer ve belirtiler yaklaşık 10. dakikada en yoğun düzeye ulaşır.
Saatlerce süren panik ataklar da bildirilmiştir. Panik ataklar uykuda da ortaya çıkabilirler. Bu durumda NOKTÜRNAL PANİK ATAK olarak adlandırılır.
Birçok psikiyatrik hastalığa panik ataklar eşlik edebilir.
Sıklıkla panik atak başlatabilen durumlar arasında taşıt kullanımı (özellikle yoğun yağış, sıkışık trafik ya da köprülerden geçiş), kalabalık mağazalarda alışveriş ve kuyrukta beklemek bulunmaktadır.
Panik bozukluk popülasyonun %2’ye yakın bir bölümünü etkiler, ancak bu kişilerden yalnızca üçte biri tedavi görmektedir.
Panik bozukluğun başlangıç yaşı tipi olarak iki şekilde görülür. İlk pik dönemi geç ergenlik (20’li yaşlar), diğeri ise erişkinliğin başlangıcı (30-40 yaşları). 45 yaşından sonra nadirdir.
Kadınlarda erkeklere iki kat daha yaygın olduğu düşünülmektedir. Panik bozukluk hastalarının %20 kadarı intihar girişiminde bulunduğunu bildirmekte ve yaklaşık yarısı intihar düşüncelerinin aklından geçtiğini kabul etmektedir.
Panik bozukluk hastalarının genel sağlık durumları, evlilik yaşamları, mesleki performansları ve sosyal işlevsellikleri de olumsuz yönde etkilenmektedir.
Acil servislere en çok başvuran hastalar panik bozukluk hastalarıdır.

Özgül fobi

Önceki adı basit fobi olan özgül fobiler zararsız olduğu etkilenen kişi tarafından bilinen çeşitli nesne ya da durumlardan korkma olarak tanımlanmaktadır. Fobik bireyler, korktukları durumun tehlikesiz olduğunu bilmelerine karşın, fobik bir uyaranla karşılaştıkları zaman yoğun korku tepkisi göstermektedir.
Korkular içinde bulunulan durumun gerekliliklerini aştığında, açıklanamadığında, istemli olarak denetlemediğinde, korkulan durumdan kaçınmaya yol açtığında, uzun süre devam ettiğinde, uyumsal ve yaşa ya da yaşam evresine özgü olmadığında fobiye dönüşmektedir.
Özgül fobi için DSM-IV tanı ölçütleri:
Özgül bir nesne ya da durumun (örn. Uçakla seyahat etme, yüksek yerler, hayvanlar, enjeksiyon yapılması, kan görme) varlığı ya da böyle bir durumla karşılaşma beklentisi ile başlayan aşırı ya da anlamsız, belirgin ve sürekli korku.
Fobik uyaranla karşılaşma hemen her zaman birden başlayan bir ansiyete tepkisi doğurur, bu da duruma bağlı ya da durumsal olarak yatkınlık gösteren bir panik atağı biçimini alabilir. Çocuklarda anksiyete ağlama, huzursuzluk gösterme, donakalma, sıkıca sarılma olarak dışa vurulabilir.
Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Çocuklarda bu özellik bulunmayabilir. Fobik durum(lar)dan kaçınılır ya da yoğun anksiyete ya da sıkıntıyla bunlara katlanılır.
Kaçınma, anksiyöz beklenti, ya da korkulan durumlarda sıkıntı duyma, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki ya da eğitimle ilgili işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar.
18 yaşın altındaki kişilerde süresi en az 6 aydır. Özgül bir nesne ya da duruma eşlik eden anksiyete diğer psikiyatrik bozukluklarla daha iyi açıklanamaz.
Tipini belirtiniz:
Hayvan tipi
Doğal çevre tipi ( Yükseklikler, fırtınalar, su)
Kan-enjeksiyon- yara tipi
Durumsal tip (uçaklar, trenler, tüneller, köprüler, asansörler, kapalı yerler)
Diğer (Soluğun kesilmesine, kusmaya ya da bir hastalığa yakalanmaya yol açabilecek durumlardan fobik kaçınma, çocukların yüksek seslerden ya da özel giysili masal kahramanlarından korkması)
Çocukluk çağının bazı korkuları normal gelişimin bir parçasıdır. Bilişsel gelişim sürecinde çocuklar, önce annelerinden ayrıldıklarında ya da yabancılarla karşılaştıklarında anksiyete geliştirir, sonra hayvanlardan ve son olarak da sosyal durumlardan korkmaya başlarlar. Genel olarak bu korkular geçicidir ve gelişen organizmanın uyum sağlayıcı ve koruyucu tepkileri olarak nitelendirilebilir.
Fobilerin toplumdaki yaygınlığı ancak yaklaşık olarak tahmin edilebilir. Zira herhangi bir fobisi olan kişilerin çok az bir bölümü yardım aradığı gibi, korkutucu bir uyarana karşı verilen doğal bir tepki olan korku ile sürekli, orantısız ve uyumsuz bir tepki örüntüsü arasındaki ayrımı belirlemek güçtür.
Fobiler kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Özgül fobisi bulunan kişilerde eşzamanlı olarak diğer anksiyete bozuklukları (sosyal fobi, agorafobi ve panik bozukluk), duygudurum bozuklukları ve madde kullanım bozuklukları sık görülür.
Hayvan fobisi olanlarda kalıtsal etkenler daha ön planda iken, durumsal fobilerde çevresel etmenler daha önemlidir.
Fobiler herhangi bir yaş döneminde başlayabilir, çocukluk çağında görülebileceği gibi ileri yaşlarda da ortaya çıkabilir.
Hayvan fobileri, kan görme fobisi ve gök gürültüsü, fırtına korkusu gibi fobiler genellikle çocukluk çağında başlar.
Çocukluk çağında ortaya çıkan korkulardan bazıları, özellikle hayvan korkuları yetişkinlikte de devam edebilmektedir.
FOBİSİ OLAN ÇOCUKLARIN ÇOĞU NORMAL BİRER YETİŞKİN OLMAKTADIR.
Tedavi edilmemiş fobiler genellikle değişmeden kalmakta ya da zamanla daha kötüleşmektedir.
ÖZGÜL FOBİLERİN YOL AÇTIĞI SORUNLAR
Fobi küçük bir sorun olarak kalabileceği gibi yaşamı ağır derecede sınırlayan bir soruna da dönüşebilir. Kapalı yerde kalma korkusu nedeniyle manyetik rezonans görüntüleme işleminden kaçınan bir kişide tanı koyma süreçleri, kan görme korkusu nedeniyle medikal işlemlerden kaçınan bir kişide de hastalığının tedavisi gecikebilir. Uçuş korkusu ya da otobüs, tren ya da gemiyle yolculuk yapmaktan korku duyma kişinin iş yaşamındaki kariyerini olumsuz olarak etkileyebilir. Soluksuz kalma ve yeme fobileri, bunlara eşlik eden öğürme korkusu kişinin sosyal etkinliklerini sınırlayabilir. Bütün bu durumların yol açtığı sıkıntılar ailenin diğer üyeleriyle olan ilişkileri de etkileyip aile içi çatışmalara neden olabilir.

Sosyal fobi

A.Sosyal fobi kişinin tanımadığı kişilerle karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği, bir ya da birden fazla toplumsal durumdan ve performans gerektiren bir eylemi gerçekleştirdiği durumdan belirgin ve sürekli bir korku duymasıdır. Kişi küçük bir duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranmaktan korkar ( veya anksiyete belirtileri gösterir).
B.Korkulan toplumsal durumla karşılaşma hemen her zaman kaygı tepkisi doğurur, bu da duruma bağlı ya da durumsal olarak gösterilen bir panik atağı biçimini alabilir.
C.Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir.
D:Korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir anksiyete ve sıkıntıyla bunlara katlanılır.
E.Kaçınma, anksiyöz beklenti ya da korkulan toplumsal durum ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlarda sıkıntı duyma, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar ya da fobi olacağına ilişkin belirgin bir sıkıntı vardır.
F.18 yaşın altındakilerde süre en az altı aydır.
E.Korku ya da kaçınma bir maddenin ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve başka bir psikiyatrik hastalıkla daha iyi açıklanamaz.
SOSYAL FOBİDE KAYGI OLUŞTURAN DURUMLAR NELERDİR?
Sosyal fobisi olan insanların korktukları durumlar iki ana gruba ayrılır, Bunlardan ilki sosyal etkileşim gerektiren durumlar, ikincisi ise sosyal performans gerektiren durumlardır.
Sosyal etkileşim gerektiren durumlar; sohbete katılma (özellikle de karşı cinsle), otorite konumundaki kişilerle ilişkiler, düğün, nişan, yılbaşı, doğum günü gibi kutlama, parti, eğlence gibi sosyal faaliyetlere katılım, başkalarının önünde yemek yeme, içme, yazma, yardım isteme, yer veya adres sorma, yeni birileri ile tanışma, göz kontağı gerektiren durumlar, hakkını savunmayı gerektiren durumlar olarak sıralanabilir.
Sosyal performans gerektiren durumlar ise bir topluluk önünde konuşma, küçük bir grup önünde konuşma ya da sunum yapma, konferans verme, sorulara cevap verme, bir enstrüman çalma, spor yapma, genel tuvaletlerde bir başkalarının olduğu bir anda ihtiyacını giderme örnek olarak verilebilir.
SOSYAL FOBİDE HİSSEDİLEN KAYGILAR
Sosyal fobisi olan kişiler hata yapma, kendilerine yakışmayacaklarını düşündükleri davranışları sergileme, bu nedenle de gülünç ya da utanılacak bir duruma düşme, rezil olma korkusu içindedirler. Sosyal faaliyetlerde arka plana itilmiş olmaktan, kendilerine dostça olmayan bir şekilde davranılmasından, aptal gibi görünmekten, kontrolü kaybetmekten, panik yaşamaktan, ne söyleyeceğini bilememekten ve bütün bunlara eşlik eden çeşitli fiziki belirtileri yaşamaktan korkarlar.
SOSYAL FOBİDE YAŞANAN FİZİKSEL BELİRTİLER
Korkulan durumla karşılaşıldığında genellikle yüz kızarması olur. Yüz kızarması çok yakınılan ancak kontrol edilemeyen bir belirtidir. Dışarıdan kolayca fark edildiği için çok rahatsızlık vericidir. Bunun dışında terleme, ağız kuruluğu, çarpıntı, göğüste sıkışma hissi, seste titreme ya da kısılma, sıcak ve soğuk basmaları, kaslarda gerginlik, midede rahatsızlık hissi ve kusmaktan korkma, idrara sıkışma ya da idrar ya da dışkı kaçırma korkusu, düşünce akışında yavaşlama, başta ağırlık hissi ya da baş ağrısı ortaya çıkabilir.
Klinik önemi olan sosyal fobinin toplumun %10’undan fazlasını etkilediği düşünülmektedir.
Sosyal fobi tipik olarak 13-20 yaşları arasında başlar.
Sosyal fobi çocuklarda da görülmekte ve sıklığı yaşla birlikte artmaktadır.
Genellikle hastalığı başlatıcı bir etken bulunmamaktadır ama utandırıcı bir olay (başkalarının önünde kusmak gibi) hastalığın başlamasını tetikleyebilir.
Sosyal fobi kronik ve kesintisiz bir gidiş gösterir.
Tedavi olmak isteyen sosyal fobi hastaları genelde ilk tedavi girişimi için yıllarca beklemektedir.
Alkol ve ilaç kötüye kullanımı, alkol ve madde bağımlılığı sosyal fobinin komplikasyonu olarak gelişebilir.
Major depresyon da sosyal fobiye sık olarak eşlik eden bir diğer psikiyatrik hastalıktır.
Panik bozukluk, obsesif-kompulsif bozukluk(saplantı-zorlantı boz), anoreksiya nevroza, major depresyon ve kekemelikte hastalığın dışardan gözlenebilen belirtileri nedeniyle utanma ve İKİNCİL SOSYAL FOBİ gelişebilir.
Parkinson, epilepsi gibi nörolojik hastalıklar ya da beden şeklini etkileyen hastalıklarda da ikincil sosyal fobiye yol açabilir.
SOSYAL FOBİNİN YOLAÇTIĞI SORUNLAR
Sosyal fobi gençlik yıllarında başladığı için kişinim psikolojik gelişimi olumsuz yönde etkilenebilir, yakın ilişkiler kurmayı ve eğitim ile kariyer amaçlarına ulaşmayı engelleyebilir. Çalışmalar sosyal fobi hastalarının okul başarılarının daha düşük, eğitim sürelerinin daha kötü, eğitim sürelerinin daha kısa olduğunu göstermektedir. Ayrıca notlarının daha düşük, sınıf tekrarlama ve okuldan atılma oranlarının daha yüksek olduğu bildirilmektedir. Kendilerini sosyal destekten yoksun hissetmekte, az sayıda arkadaşları olduğunu yakın dile getirmektedirler. Bu hastaların yarısından azı evlenmektedir.
Bu hastalarda görülen yeti yitimi mesleki ve ekonomik durumlarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu kişilerin işe gitmeme, işten atılma ve işsizlik oranları daha yüksektir. Sıklıkla maddi olarak başkalarına bağımlıdırlar.
Ayrıca bu kişilerin kronik tıbbi sorunları, hasta oldukları gün sayısı, dahili ve psikiyatrik muayene sayıları, psikiyatrik ilaç kullanım oranları da yüksektir.

Obsesif-kompulsif bozukluk

Anksiyete bozuklukları arasında yer alan obsesif kompulsif bozukluk kronik, nadiren de epizodik bir seyir gösteren, obsesyon ya da kompulsiyonların ya da her ikisinin bir arada bulunduğu bir rahatsızlıktır.
DSM-IV Tanı Ölçütleri
1. Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır.
Obsesyonlar aşağıdaki özelliklerle tanımlanır.
a. Bozukluğun herhangi bir aşamasında, istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler, ya da düşlemler.
b. Bu düşünceler, dürtüler ya da düşlemler gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntülerle açıklanamaz.
c. Kişi bu düşünceleri, dürtüleri ya da düşlemleri kabullenmemeye, baskılamaya ya da başka bir düşünce ya da eylemle etkisizleştirmeye çalışır.
d. Kişi obsesyon biçimindeki düşüncelerinin, dürtülerinin ya da düşlemlerinin kendi zihninin ürünleri olduğunu bilir ve düşünce sokulmasında olduğu gibi dışarıdan yüklenilmediğinin farkındadır.
Kompulsiyonlar aşağıdaki özelliklerle tanımlanır.
a. Kişinin obsesyona bağlı olarak ya da katı bir biçimde uygulamasını gerektiğini düşündüğü kurallarına göre yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar ( Örn. El yıkama, düzene koyma, kontrol etme) ya da zihinsel eylemler (örn. Dua etme, sayı sayma, sessizce sözcük tekrar etme)
b. Davranışlar ya da zihinsel eylemler sıkıntıdan kurtulmaya ya da var olan sıkıntıyı azaltmaya ya da kişinin korkunç olabileceğini düşündüğü olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir. Ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler etkisizleştirilmesi ya da korunulması tasarlanan şeylerle açıkça gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da açıkça aşırı düzeydedir.
2. Bu bozukluğun bir aşamasında kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul eder.
3. Obsesyon ya da kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur, zamanın boşa harcanmasına yol açar (günde bir saatten daha uzun bir zamanı alırlar) ya da kişinin olağan günlük işlerini, akademik çalışmalarını ya da sosyal etkinlik ve ilişkilerini önemli ölçüde bozar.
4. Eşlik eden başka bir psikiyatrik bozukluk varsa obsesyon ya da kompulsiyonların içeriği bununla sınırlı değildir.
5. Bu bozukluk bir maddenin ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
Obsesif kompulsif bozukluğun genel toplumdaki yaşam boyu prevalansı %2-3 dolaylarındadır.
Erişkinlerde kadınların ve erkeklerin bu hastalığa yakalanma oranları aşağı yukarı eşittir.
Ortalama başlangıç yaşı 20’dir.
Olguların üçte ikisinde belirtiler 25 yaşından önce başlar.
Obsesif-kompulsif bozukluğun başlangıcı ergenlik ya da çocukluk yıllarına dek uzanabilir.
Obsesif-kompulsif bozukluk evlilere göre bekarlarda daha fazla görülmektedir. Bu bulgu obsesif-kompulsif bozukluğu olan kişilerin ilişkilerini sürdürmekte güçlüklerinin olduğunu göstermektedir.
Obsesif-kompulsif bozukluğu olan hastaların çoğu zaman başka psikiyatrik sorunları da olmaktadır. Bu hastalarda major depresif bozukluğun yaşam boyu prevalansı yaklaşık %67’dir, sosyal fobi için ise bu değer %25’dir.
Obsesif-kompulsif bozukluğu olanlara sık konan diğer psikiyatrik tanılar alkol kullanım bozuklukları, özgül fobi, panik bozukluk ve yeme bozukluklarıdır.
KLİNİK ÖZELLİKLER
Obsesif-kompulsif bozukluğun dört çeşit belirti örüntüsü vardır.
1.En sık görülen belirti örüntüsü BULAŞMA OBSESYONU dur. Burada kişinin ellerinin, bedeninin, giysilerinin, yaşadığı mekanın ya da kullandığı eşyaların kirli, bulaşık olduğu düşüncesi vardır. Korkulan nesne çoğu zaman kaçınılması zor olan bir nesnedir; idrar, dışkı, toz, mikroplar ve çeşitli hastalık etkenleri gibi. Korkulan nesneye karşı en çok gösterilen duygusal tepki anksiyete olursa da, obsesif bir utanç hissi, iğrenme ve tiksinme duyguları da sıktır. Bu düşünceleri sık el yıkama, sık, sık ve uzun süreli banyo yapma, giysilerin, mekanın ya da eşyaların temizliği ile uğraşıp durma ve bulaşık olduğu düşünülen nesne ya da ortamlardan kaçınma davranışı izler. Bu kişiler kapı kulbu, para, toplu taşım araçlarındaki tutunacak yerler ve koltuklara dokunmaktan, genel tuvaletleri kullanmaktan kaçınabilir, hastalık ya da mikrop bulaşma obsesyonları nedeniyle hastanelerden uzak durabilir ya da evlerine misafir kabul etmekten hoşlanmayabilirler.
2.En sık görülen ikinci belirti örüntüsü KUŞKU OBSESYONU dur. Bu obsesyonlar çoğu zaman bir tehlikeye işaret eder. Ocağı açık unutmaktan dolayı yangın çıkması, muslukları açık bırakmaktan dolayı su basması, kapı kilitlemeyi unutmaktan dolayı hırsız girmesi gibi. Bu obsesyonlara bağlı olarak ortaya çıkan duygusal tepki anksiyete, korku ve kuşku olup bunu KONTROL ETME KOMPULSİYONLARI izler. Kişi hissettiği kuşkudan ötürü tekrar tekrar ocağı, tüpü, elektrik düğmelerini, su musluklarını ve kapı kilidini kontrol edebilir, defalarca yatağından kalkabilir ya da evinden çıktığı halde eve geri dönmek zorunda kalabilir.
3.En sık görülen üçüncü belirti örüntüsü eşlik eden bir kompulsiyon olmaksızın ana temanın cinsellik, zarar görme ya da zarar verme, saldırganlık gibi bir eylemle ilintili yineleyici ve rahatsızlık verici düşüncelerin görüldüğü MENTAL OBSESYONLAR dır. Bu obsesyonlara örnekler:
Sevdiği birinin eşinin, çocuklarının, anne babasının başına kötü bir şey geleceği, kaza geçirecekleri ya da yaralanacakları, ölecekleri düşünceleri
Birisini yaralama ya da zarar verme dürtüsü
Birisine saldırıda bulunma ya da öldürme dürtüsü
Geçmişteki bir yaşantıyla ilgili olarak birisine karşı yoğun bir öfke duymayla ilgili düşünceler
Kişinin kendisine zarar verme dürtüleri (yüksek bir binanın tepesinden atlama, kendine bıçak saplama, tren yaklaştığı bir sırada demiryoluna atlama, araba kullanırken arabayı vurma gibi)
Birisine bağırıp, çağırma, kötü, kaba saba sözler söyleme dürtüsü
Birisine açık saçık ya da uygunsuz şeyler söyleme dürtüsü
Olağandışı cinsel eylemlerde bulunma dürtüsü
Cinsel şiddet eylemleriyle ilgili düşünceler
Utanç duyduğu, küçük düştüğü ya da rezil olduğunu hissettiği geçmişteki yaşantıları düşünme
4.En sık görülen dördüncü örüntü simetri, düzen ya da kesin olma obsesyonudur. Eşyaları belli bir düzen içinde tutmaya, örneğin simetriyi sağlamaya çalışmak gibi.
Kişi kuvvetli bir inanca sahip olduğu halde, kutsal saydığı değerlerin varlığını sorgulaması, bu değerlere yönelik öfke ya da cinsellik içeren küfürlü düşüncelere kapılması şeklinde ortaya çıkan MİSTİK OBSESYONLAR da sık görülür. Bu obsesyonlara suçluluk, günahkarlık ve utanç duyguları sıklıkla eşlik eder.
Obsesif düşünceler ve ritüeller kişinin günlük aktivitelerini yerine getirirken yavaşlamasına neden olur. ‘‘ OBSESYONEL YAVAŞLIK ’’ tanımlanan durumda kişinin yaşantısını felç edecek aşırılıkta bir yavaşlama olabilmekte, sıradan işlerin tamamlanabilmesi bile saatler alabilmektedir.
Kişinin sonu gelmez bir şekilde sürekli belli konular üzerinde düşünmesi, basit gündelik olayları bile bir sonuca varamadan, kendi içinde uzun uzadıya tartışması durumuna ise ‘OBSESİF RUMİNASYON’ denir.

Travma sonrası stres bozukluğu

Travma sonrası stres bozukluğu travmatik bir yaşantı sonrasında ortaya çıkan ve bir aydan uzun süren, iyi tanımlanmış bir klinik durumdur. Stres etkenlerine ya da travmatik olaylara karşı gelişen bir aydan daha kısa süreli tepkiler AKUT STRES BOZUKLUĞU, daha hafif olduklarında ise UYUM BOZUKLUĞU olarak sınıflandırılır.
DSM- IV TR’YE GÖRE TANI ÖLÇÜTLERİ
Aşağıdakilerden her ikisinin de bulunduğu bir biçimde kişi travmatik bir olayla karşılaşmıştır:
1.Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiştir.
2.Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır. Çocuklar bunların yerine dezorganize ya da ajite davranışla tepkilerini dışarı vurabilirler.
B. Travmatik olay aşağıdakilerden biri ( ya da daha fazlası ) yoluyla sürekli olarak yeniden yaşantılanır.
1.Olayın elde olmadan tekrar tekrar hatırlanan sıkıntı veren anıları; bunların arasında düşlemler, düşünceler ya da algılar vardır. Küçük çocuklar, travmanın kendisini ya da değişik yönlerini konu alan oyunları tekrar tekrar oynayabilirler.
2.Olayı sık sık sıkıntı veren bir biçimde rüyada görme. Not: Küçük çocuklar içeriğini tam hatırlamaksızın korkunç rüyalar görebilirler.
3. Travmatik olay sanki yeniden oluyormuş gibi davranma ya da hissetme ( uyanmak üzereyken ya da sarhoşken ortaya çıkıyor olsa bile o yaşantıyı yeniden yaşıyor gibi olma duygusunu, illüzyonları

Yaygın anksiyete bozukluğu

Anksiyetenin yaygın ve süreğen olarak yaşandığı durumlardır. Kişi nedeni belirsiz bir endişe, kötü bir şeyler olacağı korku ve beklentisi içindedir. Yaşanan sıkıntı ve huzursuzluk duygusu dış etkenlerle açıklanamamakta, sıradan günlük olaylar ve sorunlar karşısında bile yoğun bir kaygı ortaya çıkmaktadır.
YAB sıklıkla gözden kaçan ve yeterince tanınmayan bir ruhsal bozukluktur.
Hastalar öncelikle birinci basamak sağlık kuruluşlarına ve psikiyatri dışındaki hekimlere başvurdukları için aynı zamanda bir halk sağlığı sorunudur.
Başta depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları olmak üzere çeşitli psikiyatrik hastalıkların gelişiminde bir risk faktörüdür.
YAB erken yaşta ve sinsi başlangıçlı bir hastalıktır.
Kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülmektedir.
YAB’nun başka bir psikiyatrik bozuklukla eş ortaya çıkma oranı %90 ‘a kadar çıkabilmektedir.
Alkol ve sakinleştirici-uyku verici ilaçlara gevşetici etkileri nedeniyle yönelen hastalarda kısa sürede ve kolayca %25’i bulan oranlarda bağımlılık gelişmektedir.
YAB’nun süreğen ve tekrarlayıcı bir seyri vardır.
İrritabl barsak sendromu, ülseratif kolit, diabetes mellitus ve kronik yorgunluk sendromu YAB ile eş hastalanma oranı en yüksek olan tıbbi hastalıklardır.
YAB için ICD-10 Tanı ölçütleri:
A.Günlük olaylar ve problemler hakkında en az 6 ay süreyle devam eden belirgin bir gerginlik, tasalanma ve kaygılı bekleyiş duygularının bulunması gereklidir. B.Aşağıda sıralanan belirtilerden en az dördünün bulunması ve en az birisinin ilk 4 maddeden birisi olması gereklidir.
Otonom sinir sisteminin uyarılmasıyla oluşan belirtiler
1.Kalbin kuvvetli atması ya da çarpıntı ya da kalp atım sayısında artma
2.Terleme
3.Titreme ya da sallanma
4.Ağız kuruluğu
Göğüs ve karnı ilgilendiren belirtiler
5.Nefes almakta güçlük çekme
6.Boğulma hissi
7.Göğüste ağrı ya da rahatsızlık hissi
8.Bulantı ya da karın bölgesinde rahatsızlık hissi
Mental durumu ilgilendiren belirtiler
9.Baş dönmesi, dengesizlik, sersemlik ya da baygınlık hissi
10.Nesnelerin gerçek olmadığı hissi (Derealizasyon) ya da kendiliğin uzakta olduğunu ya da gerçekte orada olmadığını hissetme (Depersonalizasyon)
11.Kontrolünü yitirme, çıldırma ya da bayılma hissi
12.Ölüm korkusu
Genel belirtiler
13.Sıcak basması ya da soğuktan titreme
14.Uyuşma ya da ürperme
Gerginlik Belirtileri
15.Kaslarda gerginlik ya da ağrılar
16.Yerinde duramama ya da gevşeyememe
17.Kendini aşırı uyarılmış, uçurumun kenarında ya da mental olarak gergin hissetme
18.Boğazda düğümlenme hissi ya da yutma güçlüğü
Özgül olmayan belirtiler
19.Küçük sürprizler karşısında abartılı tepkiler verme ya da irkilme
20.Dikkatini toplamakta güçlük çekme ya da tasalanma ya da anksiyete nedeniyle düşünme güçlüğü
21.Süre giden çabuk kızma
22.Tasalanma nedeniyle uykuya dalamama
C.Bozukluğun panik bozukluk, fobik anksiyete bozuklukları, saplantı-zorlantı bozukluğu ya da hipokondriyak bozukluk ölçütlerini karşılamaması
D.Anksiyete bozukluğu fiziksel bir bozukluğa, organik mental bir bozukluğa ya da psiko-aktif maddelerle ilgili bir bozukluğa eşlik etmemelidir.

Akut stres bozukluğu


SOMATOFORM BOZUKLUKLAR

Somatizasyon Bozukluğu

Konversiyon bozukluğu

Ağrı bozukluğu

Hipokondriyazis

Beden dismorfik bozukluğu


DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR

Dissosiyatif amnezi

Dissosiyatif füg

Dissosiyatif kimlik bozukluğu

Depersonalizasyon bozukluğu


CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI

Cinsel istek bozuklukları

Cinsel İstekte Azalma (Hipoaktif Cinsel İstek) Bozukluğu
Cinsellikten Tiksinti Duyma Bozukluğu

Cinsel uyarılma bozuklukları

1.Kadında Cinsel Uyarılma Bozukluğu
2.Erkekte Erektil Bozukluk

Orgazmla ilgili bozukluklar

1.Kadında Orgazm Bozukluğu
2.Erkekte Orgazm Bozukluğu
3.Prematür Ejakülasyon (Erken Boşalma)

Cinsel ağrı bozuklukları

1.Disparoni
2.Vajinismus

PARAFİLİLER

Egzibisyonizm

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin genital organlarını, bunu beklemeyen bir yabancıya göstermesi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
2-Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası sorunlara neden olmaktadır.

Fetişizm

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin canlı olmayan nesneleri kullanmakla ilgili (örn. kadın iç çamaşırları) yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
2-Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası sorunlara neden olmaktadır.
3-Bu fetiş nesneleri aykırı-giyimde kullanılan kadın giysileri (tranvestik fetişizmde olduğu gibi) ya da taklit genital uyarı sağlamak amacıyla tasarlanmış araçlarla (örn. bir vibratör) sınırlı değildir.

Frottörizm

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin rızası olmayan bir kişiye dokunması ve sürtünmesi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
2-Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası sorunlara neden olmaktadır.

Pedofili

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin ergenlik dönemine girmemiş bir çocukla ya da çocuklarla (genellikle 13 yaşlarında ya da altında olanlarla) cinsel etkinlikte bulunma ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkmasıdır.
2-Kişi, bu cinsel dürtülere göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası sorunlara neden olmaktadır.

Cinsel Mazokizm

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin hakaret edilme, dövülme, bağlanma ya da başka bir biçimde ıstırap çekme eylemi (taklidi değil gerçeği) ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerin, cinsel dürtülerin ya da davranışların yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
2-Bu fanteziler, cinsel dürtüler ya da davranışlar klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olmaktadır

Cinsel Sadizm

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin, başka birinin psikolojik ya da fiziksel olarak ıstırap çekmesi (hakaret etme de içinde olmak üzere) eylemi (taklit değil gerçeği) ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
2-Kişi, buna onay vermeyen birine karşı bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası sorunlara neden olmaktadır.

Transvestik fetişizm

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, heteroseksüel bir erkekle, aykırı-giyim ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerin, cinsel dürtülerin ya da davranışların yineleyici bir biçimde ortaya çıkması
2-Bu fanteziler, cinsel dürtüler ya da davranışlar klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olmaktadır.

Voyörizm

1-En az 6 aylık bir süre boyunca, kişinin bunu beklemeyen bir kişiyi çıplakken, soyunurken ya da cinsel etkinlikte bulunurken gözetleme eylemi ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması.
2-Kişi, bu cinsel dürtülerine göre davranmaktadır ya da bu kişinin cinsel dürtüleri ya da düşlemleri (fantezileri) belirgin bir sıkıntıya ya da kişilerarası sorunlara neden olmaktadır.

Anoreksiya Nevroza

Bulimia Nevroza


DÜRTÜ KONTROLÜ BOZUKLUKLARI

İntermittan Eksplosif

Kleptomani

Piromani

Patolojik kumar oynama

Trikotillomani


KİŞİLİK BOZUKLUKLARI

Paranoid kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme.
1. Yeterli bir temele dayanmadan başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından veya kendine zarar verdiğinden kuşkulanır.
2. Dostlarının veya iş arkadaşlarının kendine olan bağlılığı veya güvenirliği üzerine yersiz kuşkuları vardır.
3. Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz yere korktuğundan ötürü başkalarına sır vermek istemez.
4. Sıradan sözlerden, olaylardan aşağılandığı veya kendisine gözdağı verildiği şeklinde anlamlar çıkarır.
5. Sürekli kin besler. Yani onur kırıcı davranışları, haksızlıkları ya da görmezlikten gelinmesini bağışlamaz.
6. Başkalarınca anlaşılır olmayan bir biçimde, karakterine ve itibarına saldırıldığı yargısına varır ve öfkeyle ya da karşısaldırı ile birden tepki gösterir.
7. Haksız yere, karısının/kocasının ya da cinsel eşinin sadakatsizliğiyle ilgili kuşkulara sık sık kapılır.
B. Sadece Şizofreninin, psikotik özellikler gösteren bir duygudurum bozukluğunun veya başka bir psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

Şizoid kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, sürekli, toplumsal ilişkilerden kopma ve başkaları ile birlikte olunan ortamlarda duyguların anlatımında kısıtlı kalma örüntüsü,
1. Ailenin bir parçası olamadığı gibi, ne yakın ilişkilere girmeyi ister, ne de yakın ilişkilere girmekten zevk alır.
2. Hemen her zaman tek bir etkinlikte bulunmayı yeğler.
3. Başka biriyle cinsel deneyim yaşamaya karşı ilgisi olsa bile çok azdır.
4. Alsa bile çok az etkinlikten zevk alır.
5. Birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur.
6. Başkalarının övgü ya da eleştirilere karşı ilgisiz görünür.
7. Duygusal soğukluk, kopukluk ya da tekdüze bir duygulanım gösterir.
B. Sadece Şizofreni, psikotik özellikler gösteren bir duygudurum bozukluğunun veya başka bir psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

Şizotipal kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, bilişsel veya algısal çarpıklıkların ve alışılmışın dışında davranışların yanı sıra yakın ilişkilerde rahatsızlık duyma ve yakın ilişkilere girebilme becerisinde yetersizlikle kendini gösteren, toplumsal ve kişilerarası yetersizliklerin olduğu sürekli bir örüntü:
1. Referans fikirleri
2. Davranışları etkileyen ve kültürel değerlerle uyumlu olmayan acayip inanışlar ya da büyüsel düşünce
3. Olağandışı algısal yaşantılar, bunlar arasında bedensel illüzyonlar vardır.
4. Acayip düşünüş biçimi ve konuşma
5. Kuşkuculuk ya da paranoid düşünce.
6. Uygunsuz ya da kısıtlı duygulanım.
7. Acayip, alışılagelmişin dışında ya da çok kendine özel davranış ya da görünüm.
8. Birinci derece akrabalar dışında yakın arkadaşların ya da sırdaşların olmaması.
9. Yakından tanımakla azalmayan aşırı toplumsal anksiyete, kendisi hakkında olumsuz yargılardan çok paranoid korkular bu bozukluğa eşlik etme eğilimi taşır.

Antisosyal kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az üçünün olması ile belirli, 15 yaşından beri süregelen, başkalarının haklarını saymama ve başkalarının haklarına saldırma örüntüsü:
1. Tutuklanması için zemin hazırlayan eylemlerde tekrar tekrar bulunmakla belirli, yasalara uygun toplumsal davranış biçimine ayak uyduramama.
2. Sürekli yalan söyleme, takma isimler kullanma ya da kişisel çıkarı, zevki için başkalarını atlatma ile belirli dürüst olmayan tutum.
3. Dürtüsellik ya da gelecek için tasarılar yapmama.
4. Yineleyen kavga dövüşler ya da saldırılarla belirli olmak üzere sinirlilik ve saldırganlık.
5. Kendisinin ya da başkalarının güvenliği konusunda umursamazlık
6. Bir işi sürekli götürememe ya da mali yükümlülüklerini tekrar tekrar yerine getirmeme ile belirli olmak üzere sürekli bir sorumsuzluk.
7. Başkasına zarar vermiş, kötü davranmış ya da başkasından bir şey çalmış olmasına karşı ilgisiz olma ya da yaptıklarına kendince mantıklı açıklamalar getirme ile belirli olmak üzere vicdan azabı çekmeme.
B. Kişi en az 18 yaşındadır.
C. 15 yaşından önce başlayan davranım bozukluğunun kanıtları vardır.
D. Antisosyal davranış sadece şizofreni ya da bir manik epizodun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır.

Borderline kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, kişilerarası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüselliğin olduğu sürekli bir örüntü:
1. Gerçek ya da hayali bir terk edilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterme.
2. Gözünde aşırı büyütme ve yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelen, gergin ve tutarsız kişilerarası ilişkileri olması.
3. Kimlik karmaşası: Belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız benlik algısı veya kimlik duyumu.
4. Kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüsellik.
5. Yineleyen intiharla ilgili davranışlar, girişimler, göz korkutmalar ya da kendine kıyım davranışı.
6. Duygudurumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı affektif instabilite.
7. Kendini sürekli olarak boşlukta hissetme.
8. Uygunsuz, yoğun öfke ya da öfkesini kontrol altında tutamama.
9. Stresle ilişkili gelip geçici paranoid düşünce ya da ağır dissosiyatif semptomlar.

Histrionik kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşırı duygusallık ve ilgilenilme arayışı gösteren sürekli bir örüntü:
1. İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olur.
2. Başkalarıyla olan etkileşimi çoğu zaman uygunsuz bir biçimde cinsel yönden ayartıcı ya da baştan çıkarıcı davranışlarla belirlidir.
3. Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergiler.
4. İlgiyi üzerine çekmek için sürekli olarak fiziksel görümünü kullanır.
5.Aşırı bir düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi vardır.
6. Gösteriş yapar, yapmacık davranır ve duygularını aşırı bir abartma ile gösterir.
7. Telkine yatkındır, yani başkalarından ya da olaylardan kolay etkilenir.
8. İlişkilerin, olduğundan daha yakın olması gerektiğini düşünür.

Narsistik kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, üstünlük duygusu, beğenilme gereksinmesi ve empati yapamamanın olduğu sürekli bir örüntü:
1. Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır.
2. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorar.
3. Özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin kendisini anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanır.
4. Çok beğenilmek ister.
5. Hak kazandığı duygusu vardır.
6. Kişilerarası ilişkileri kendi çıkarı için kullanır.
7. Empati yapamaz.
8. Çoğu zaman başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9. Küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler.

Çekingen kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularının ve olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılığın olduğu sürekli bir örüntü:
1. Eleştirilecek, beğenilmeyecek ya da dışlanacak olma korkusuyla çok fazla kişilerarası ilişki gerektiren mesleki etkinliklerden kaçınır.
2. Sevildiğinden emin olmadıkça insanlarla ilişkiye girmek istemez.
3. Mahcup düşeceği ya da alay konusu olacağı korkusuyla yakın ilişkilerde tutukluk gösterir.
4. Toplumsal durumlarda eleştirileceği ya da dışlanacağı üzerine kafa yorar.
5. Yetersizlik duyguları yüzünden yeni kişilerle aynı ortamda bulunduğu durumlarda ketlenir.
6. Kendisini toplumsal yönden beceriksiz, kişisel olarak albenisi olmayan biri olarak ya da başkalarından aşağı görür.
7. Mahcup düşebileceğinden ötürü kişisel girişimlerde bulunmak ya da yeni etkinliklere katılmak istemez.

Bağımlı kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol açacak biçimde kendisine bakılma gereksiniminin aşırı olması:
1. Başkalarından bol miktarda öğüt ve destek almazsa gündelik kararlarını vermekte güçlük çeker.
2. Yaşamının çoğu önemli alanında sorumluluk almak için başkalarına gereksinim duyar.
3. Desteğini yitireceği ya da kabul görmeyeceği korkusuyla başkaları ile aynı görüşü paylaşmadığını söylemekte zorluk çeker.
4. Tasarıları başlatma ya da kendi başına iş yapma zorluğu vardır.
5. Başkalarının bakım ve desteğini sağlamak için hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar aşırıya gider.
6. Kendine bakamayacağına ilişkin aşırı korku nedeniyle tek başına kaldığında kendisini rahatsız ya da çaresiz hisseder.
7. Yakın bir ilişkisi sonlandığında bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışı içine girer.
8. Kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı korkuları üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorar.

Obsesif- kompulsif kişilik bozukluğu

A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, esneklik, açıklık ve verimlilik pahasına düzenlilik, mükemmeliyetçilik, zihinsel ve kişilerarası kontrol koyma üzerine aşırı kafa yormanın olduğu sürekli bir örüntü:
1. Yapılan etkinliğin asıl amacı unutturacak derecede ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme ya da program yapma ile uğraşıp durur.
2. İşin bitirilmesini zorlaştıran bir mükemmeliyetçilik gösterir.
3. Boş zamanlarını değerlendirme etkinliklerinden ve arkadaşlıklarından yoksun kalacak derecede kendisini işe ya da üretkenliğe adar.
4. Ahlak, doğruluk ya da değerler gibi konularda vicdanının sesini aşırı dinler ve esneklik göstermez.
5. Özel bir değeri olmasa bile eski ya da değersiz şeyleri elden çıkartamaz.
6. Başkaları, tam olarak kendisinin yaptığı gibi yapmayı kabul etmedikçe görev dağılımı yapmak ya da başkaları ile birlikte çalışmak istemez.
7. Para harcama konusunda hem kendisine, hem de başkalarına karşı cimri davranır.
8. Katı ve inatçıdır.

ALKOL VE MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI

DELİRİUM, DEMANS, AMNESTİK VE DİĞER KOGNİTİF BOZUKLUKLAR




İLİŞKİ VE EVLİLİKLERDE HİZMET ALANLARIMIZ

İlişki ve Evlilik Terapisinin Uygulanabileceği Sorun Alanları

Eşler arasında yaşanan
İletişim sorunları ve çatışmalar
Duygusal, cinsel ve entelektüel uyumsuzluk
Kıskançlık ve güven sorunları
Mesleki, sosyal aktiviteler ya da hobilere ayrılan zaman ve enerjiyle ilgili uyuşmazlıklar
Evlilik dışı ilişki deneyimleri
Ayrılık ve boşanma ile bağlantılı sorunlar
Eşlerden birinde yaşanan kronik bedensel hastalık ya da ölümcül hastalık
Eşlerden birinde yaşanan psikiyatrik hastalık
Eşlerden birinde bağımlılık (sigara, alkol, madde, kumar vd)
Eşlerden birinde öfke kontrol güçlüğü
Doğum sonrası eşler arasında yaşanan sorunlar
İstenmeyen, beklenmeyen gebelikler
Çocuk sahibi olamayan çiftler
Evlat edinme
Eşlerin maddi durumunda meydana gelen değişimler, iflaslar ve bunların doğurduğu sorunlar
Eşlerin maruz kaldığı travmatik yaşantılar (Trafik kazaları, deprem, sel, yangın, hırsızlık vb)
Eşlerin yaşadığı yer değiştirmeler (Şehir, ülke değişiklikleri, göç)
Farklı sosyokültürel ailelerden ve coğrafyalardan olma ve bunların yarattığı sorunlar
İkinci, üçüncü evliliklerle ilgili sorunlar
Üvey anne babalık



AİLELERDE HİZMET ALANLARIMIZ

Aile Terapisinin Uygulanabileceği Sorun Alanları

Eşler arasında yaşanan iletişim sorunları ve çatışmalar
Çocuk- ebeveyn çatışmaları
Ergen- ebeveyn çatışmaları
Anne-baba tutumları ve çocuk gelişimi üzerindeki etkileri
Kardeş ilişkilerinde yaşan çatışmalar
Aile aktiviteleriyle ilgili uyuşmazlıklar
Aile içinde yaşanan uzaklaşma, yabancılaşma ve aile birliğinin bozulması
Ailenin bireylerinin farlı meşguliyetleri ve bunlar arasındaki denge ( Mesleki, sosyal aktiviteler
ya da hobilere ayrılan zaman ve enerji)
Eşler arasında yaşanan kıskançlık, güven sorunları
Geniş aile içinde yaşanan sorunlar
Evlilik dışı ilişki deneyimleri
Ayrılık ve boşanma ile bağlantılı sorunlar
Aile bireylerinden birinin ölümü
Aile bireylerinden birinde yaşanan kronik fiziksel ya da ölümcül hastalık
Aile bireylerinden birinde yaşanan psikiyatrik hastalık
Bağımlılık yaşayan aile bireylerinin varlığı ( sigara, alkol ve madde, kumar, sürekli kahveye gitme alışkanlığı)
Evlat edinme
Aile bireylerinden birinde öfke kontrol güçlüğü
Aile içi şiddet (Fiziksel, sözlü şiddet)
Aile içi cinsel istismar
İstenmeyen, beklenmeyen gebelikler
Ailede çoklu doğum
Ailenin maddi durumunda meydana gelen değişimler, iflaslar ve bunların doğurduğu sorunlar
Ailenin maruz kaldığı travmatik yaşantılar (Trafik kazaları, deprem, sel, yangın, hırsızlık vb)
Farklı ırklardan olma ve yarattığı sorunlar
Farklı dinsel inançlara sahip olma ve bununla bağlantılı sorunlar
Farklı sosyokültürel ailelerden ve coğrafyalardan olma ve bunların yarattığı sorunlar
Farklı eğitim düzeylerindeki eşler
İkinci, üçüncü evlilikler
Üvey anne babalık
Çocuk sahibi olamayan çiftler



ÇOCUK ve ERGENLERDE HİZMET ALANLARIMIZ

Çocuk gelişimi ve psikolojisi

Normal Çocuk Gelişimi
Parmak Emme
Tırnak Yeme
Çocukta Tuvalet Eğitimi
Çocukta Tuvalet Eğitimi
Enürezis – Alt Islatma Eğitimi
Çocukta Uyku Sorunları
Çocuğum Uyumuyor
Çocuğun Uyku Saatinin Düzenlenmesi
Çocuğun Anne Babası ile Yatması Doğru mu?
Çocukta Beslenme Sorunları
Çocukta Sağlıklı Beslenme
Çocuğum Yemek Yemiyor
Yemek ve Anne Psikolojisi
Kardeş Kıskançlığı
Çocuk ve Okul
Çocuğum Yuvaya Hazır mı?
Çocuğum Anaokuluna Hazır mı?
Anaokuluna Başlangıç ve Uyum Süreci
İlköğretime Başlangıç ve Uyum Süreci
Ayrılık Kaygısı ve Okul Korkusu
Çocukta Mastürbasyon
Çocuk ve Bilgisayar
Oyun Bağımlılığı
Bilgisayar Bağımlılığı
Çocuk ve Travma
Çocuk İhmali
Aile içi şiddet
Çocuk ve Cinsel İstismar
Çocuk ve Yas

Çocuk ve ergenlerde görülen psikiyatrik rahatsızlıklar

MENTAL RETARDASYON (ZEKA GERİLİĞİ)

A.Ortalamanın önemli derecede altında entelektüel işlevsellik: Bireysel olarak uygulanan IQ testinde yaklaşık 70 ya da altında bir IQ’nun olması (Bebekler için, ortalamanın oldukça altında entelektüel işlevsellik olduğuna ilişkin bir klinik yargının olması)
B.Aşağıdaki alanlardan en az ikisinde o sıradaki uyum işlevinde (Yani bağlı olduğu kültürel grupta yaşı için beklenen ölçüleri karşılamada kişinin gösterdiği etkinlik ) eşzamanlı yetersizlik ve uyumsuzluklar: İletişim, kendine bakım, ev yaşamı, toplumsal / kişilerarası beceriler, toplumun sağladığı olanakları kullanma, kendi kendini yönetip yönlendirme, okulla ilgili işlevsel beceriler, iş, boş zamanlar, sağlık ve güvenlik
C:Başlangıcı 18 yaşından öncedir. Entellektüel bozukluğun düzeyini yansıtan şiddet derecesine göre;
Hafif Mental Rertardasyon:
IQ düzeyi 50-55 ile yaklaşık 70 arası
Orta Derecedec Mental Retardasyon:
IQ düzeyi 35-40 ile 50-55 arası
Ağır Mental Retardasyon:
IQ düzeyi 20-25 ile 35-40 arası
İleri Derecede Ağır Mental Retardasyon:
IQ düzeyi 20-25’in altınada
Mental Retardasyon, Şiddeti belirlenmemiş:
Mental retardasyon olduğuna ilişkin güçlü bir kanı olmasına karşın kişinin zekasının standart testlerle sınanabilir olmadığı durumlar (Örn. İleri derecede bozuk ya da iş birliği yapamayan kişiler ve bebekler)

ÖĞRENME BOZUKLUKLARI

Okuma Bozukluğu

A. Bireysel olarak uygulanan standart doğru okuma ya da kavrama testleriyle ölçüldüğü üzere kişinin kronolojik yaşı, ölçülen zeka düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda okuma başarısı beklenenin önemli ölçüde altındadır.
B. A Tanı Ölçütündeki bozukluk okul başarısını ya da okuma becerileri gerektiren günlük yaşam etkinliklerini önemli ölçüde bozmaktadır.
C. Duyusal bir bozukluk varsa bile okuma zorluğu genellikle buna eşlik edenden çok daha fazladır.

Matematik Bozukluğu

A. Bireysel olarak uygulanan standart doğru okuma ya da kavrama testleriyle ölçüldüğü üzere kişinin kronolojik yaşı, ölçülen zeka düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda matematiksel becerileri beklenenin önemli ölçüde altındadır.
B. A Tanı Ölçütündeki bozukluk okul başarısını ya da matematik becerileri gerektiren günlük yaşam etkinliklerini önemli ölçüde bozmaktadır.
C. Duyusal bir bozukluk varsa bile matematik becerisi sorunları genellikle buna eşlik edenden çok daha fazladır.

Yazılı Anlatım Bozukluğu

A. Bireysel olarak uygulanan standart doğru okuma ya da kavrama testleriyle ölçüldüğü üzere kişinin kronolojik yaşı, ölçülen zeka düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitim göz önünde bulundurulduğunda yazma becerileri beklenenin önemli ölçüde altındadır.
B. A Tanı Ölçütündeki bozukluk okul başarısını ya da yazma becerileri gerektiren günlük yaşam etkinliklerini önemli ölçüde bozmaktadır.
C. Duyusal bir bozukluk varsa bile yazma becerisi sorunları genellikle buna eşlik edenden çok daha fazladır.

MOTOR BECERİ BOZUKLUĞU

Gelişimsel Koordinasyon Bozukluğu

A. Motor koordinasyon gerektiren günlük etkinliklerdeki yeterlik, kişinin kronolojik yaşı, ölçülen zeka düzeyi göz önünde bulundurulduğunda beklenenin önemli ölçüde altındadır. Bu motor dönüm noktalarına (Örn. oturma, emekleme, yürüme) ulaşmada belirgin gecikmelerin olması, eşyaları düşürme, hantallık, spor yaparken düşük yeterlilik gösterme ya da el yazısının bozuk olması ile kendini gösterebilir.
B. A Tanı Ölçütündeki bozukluk okul başarısını ya da günlük yaşam etkinliklerini önemli ölçüde bozmaktadır.
C. Bu bozukluk genel bir tıbbi duruma bağlı değildir (Örn. serebral palsi, hemipleji ya da musculer distrofi) ve bir Yaygın Gelişimsel Bozukluğun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır.
D.Mental Retardasyon varsa bile motor sorunlar genellikle buna eşlik edenden çok daha fazladır.

İLETİŞİM BOZUKLUKLARI

Sözel Anlatım Bozukluğu

A. Bireysel olarak uygulanan standart sözel anlatım gelişimi ölçümlerinden elde edilen puanlar standart sözel olmayan entelektüel yeterlilik ve dili algılama gelişimi ölçümlerinden elde edilen puanların önemli ölçüde altındadır. Bu bozukluk kullanılan sözcük sayısının çok sınırlı olması, dilbilgisi, dilbilgisi yönünden zaman seçiminde hatalar yapma, sözcükleri anımsamakta ya da gelişimine göre uygun uzunlukta karmaşıklıkta cümle kurmakta güçlük çekme gibi semptomlarla kendini gösterir.
B. Sözel anlatım bozukluğu okul başarısını, mesleki başarıyı ya da toplumsal iletişimi bozmaktadır.
C. Karışık, Dili Algılama – Sözel Anlatım Bozukluğu ya da bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk için tanı ölçütlerini karşılamamaktadır.
D. Mental Retardasyon, konuşmayla ilgili motor ya da duyusal bir bozukluk ya da çevre yoksunluğu varsa bile sözel anlatım bozuklukları bunlara eşlik edenden çok daha fazladır.

Karışık, Dili Algılama ve Sözel Anlatım Bozukluğu

A. Bireysel olarak uygulanan standart dili algılama ve sözel anlatım gelişimi ölçümlerinden elde edilen puanlar standart sözel olmayan entelektüel yeterlilik ölçümlerinden elde edilen puanların önemli ölçüde altındadır. Semptomları arasında Sözel Anlatım Bozukluğu semptomları olduğu gibi sözcükleri, cümleleri ya da uzamsal terimler gibi özgül bir takım sözcükleri anlamakta güçlük vardır.
B. Dili Algılama ve Sözel Anlatım Bozukluğu okul başarısını, mesleki başarıyı ya da toplumsal iletişimi bozmaktadır.
C. Yaygın Gelişimsel Bozukluk için tanı ölçütlerini karşılamamaktadır.
D. Mental Retardasyon, konuşmayla ilgili motor ya da duyusal bir bozukluk ya da çevre yoksunluğu varsa bile dili algılama ve sözel anlatım bozuklukları bunlara eşlik edenden çok daha fazladır.

Fonolojik Bozukluk

A. Yaşına ve lehçesine uygun, gelişimsel olarak çıkartması beklenen konuşma seslerinin çıkartamama (örn. yanlış sesler çıkartma, kullanma, söyleme, bir sesin yerine başka bir sesi söyleme gibi olan ancak bununla da sınırlı olmayan, sesleri düzenleme bozukluğu ( K sesi kullanacakken T sesi kullanılması ya da sondaki sessiz harfin söylenmemesi gibi atlamalar yapma)
B.Konuşma sesleri çıkartma ile ilgili zorluklar okul başarısını, mesleki başarıyı ya da toplumsal iletişimi bozmaktadır.
C. Mental Retardasyon, konuşmayla ilgili motor ya da duyusal bir bozukluk ya da çevre yoksunluğu varsa bile konuşma bozuklukları bunlara eşlik edenden çok daha fazladır.

Kekemelik

A. Aşağıdakilerden birinin ya da birden fazlasının sık ortaya çıkması ile belirli, konuşmanın olağan akıcılığında ve zamanlama örüntüsünde bozukluk olması (kişinin yaşı ile uyumlu değildir) :
Ses ve hece yinelemeleri
Sesleri uzatma
Ünlemlemeler
Sözcüklerin parçalanması (Örn. bir sözcük içinde ara vermeler)
Duyulabilir ya da sessiz bloklar ( konuşma sırasında doldurulan ya da doldurulamayan ara vermeler)
Dolambaçlı yoldan konuşma ( söylenmesi sorunlu sözcüklerden kaçınmak için bu sözcüklerin yerine başka sözcükler kullanma)
Sözcükleri fiziksel bir gerginlikle söyleme
Tek heceli sözcük yinelemeleri (Örn. Be-Be-BE-Ben onu gördüm)
B.Konuşma akıcılı bozukluğu okul başarısını, mesleki başarıyı ya da toplumsal iletişimi bozmaktadır.
C. Konuşmayla ilgili motor ya da duyusal bir bozukluk ya da çevre yoksunluğu varsa bile konuşma bozuklukları bunlara eşlik edenden çok daha fazladır.

YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK

Otistik Bozukluk

A.En az ikisi 1. maddeden ve birer tanesi 2. ve 3. maddelerden olmak üzere 1. 2. ve 3. maddelerden toplam 6 ya da daha fazla maddenin bulunması:
Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma:
Toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi sözel olmayan birçok davranışta belirgin bir bozulmanın olması
Yaşıtlarıyla gelişim düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe
Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinde paylaşma arayışı içinde olmama (Örn. ilgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme)
Toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe
2.Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren iletişimde nitel bozulma:
a. Konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması (el kol ya da yüz hareketleri gibi diğer iletişim yollarıyla bunun yerini tutma girişimi eşlik etmemektedir)
b.Konuşması yeterli olan kişilerde, başkalarıyla söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğun olması
c.Basmakalıp ya da yineleyici ya da özel bir dil kullanma
d.Gelişim düzeyine uygun çeşitli imgesel ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları kendiliğinden oynamama
3.Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması
a.İlgilenme düzeyi ya da üzerinde odaklanma açısından olağandışı, bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma
b.Özgül, işlevsel olmayan, alışılageldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma
c.Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma
d.Basmakalıp ve yineleyici mannerizmler ( Örn. parmak şıklatma, el çırpma, ya da burma ya da karmaşık vücut hareketleri)
e.Karmaşık vücut hareketleri
B.Aşağıdaki alanlardan en az birinde 3 yaşından önce gecikmelerin ve olağandışı bir işlevselliğin olması
1.Toplumsal etkileşim
2.Toplumsal iletişimde kullanılan dil ya da
3.Sembolik ya da imgesel oyun
C. Bu bozukluk Rett Bozukluğu ya da Çocukluk Desintegratif Bozukluğuyla daha iyi açıklanamaz

Rett Bozukluğu

A.Aşağıdakilerin hepsi vardır.
1. Prenatal ve perinatal gelişme görünüşte normaldir.
2.Doğumdan sonraki ilk 5 ay boyunca psikomotor gelişme görünüşte normaldir.
3. Doğumda kafa çevresi normaldir.
B.Normal bir gelişme döneminden sonra aşağıdakilerin hepsi başlar:
1. 5 ile 48. aylar arasında başın büyümesinin yavaşlaması
2.Daha önce edinilmiş amaca yönelik el becerilerini 5 ile 30’uncu aylar arasında yitirmenin ardından basmakalıp el hareketleri yapmaya başlama (Örn. el burma ya da el yıkama)
3.Bu bozukluğu gidişinin erken dönemlerinde toplumsal katılımın ortadan kalkması( Çoğu kez toplumsal etkileşim daha sonra gelişirse de)
4.Koordinasyonu bozuk yürüme ya da vücut hareketlerinin olduğu bir görünüm
5.Ağır psikomotor retardasyonun yanı sıra sözel anlatım ve dili algılama ileri derecede bozuktur.

Çocukluğun Desintegratif bozukluğu

A.Doğumdan sonraki 2 yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim, toplumsal ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden görünüşte normal bir gelişmenin olması
B.Aşağıdakilerden en az iki alanda daha önce edinilmiş olan becerilerin (10 yaşından önce) klinik olarak önemli ölçüde yitirilmesi
1.Sözel anlatım ya da dili algılama
2.Toplumsal beceriler ya da uyum davranışları
3.Bağırsak ya da mesane kontrolü
4.Oyun
5.Motor beceriler
C.Aşağıdakilerden en az iki alanda olağandışı bir işlevselliğin olması
1.Toplumsal etkileşimde nitel bir bozulma (Örn.sözel olmayan davranışlarda bozulma, yaşıtlarıyla ilişki kuramama, toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe)
2.İletişimde nitel bozukluklar (Örn. Konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması, bir söyleşiyi başlatamama ya da sürdürememe, dilin basmakalıp ve yineleyici bir biçimde kullanılması, çeşitli imgesel oyunlar oynamama)
3.Motor basmakalıp davranışlar ve mannerizmler de içinde olmak üzere davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması 4.Bu bozukluk başka bir özgül Yaygın Gelişimsel Bozukluk ya da Şizofreni ile daha iyi açıklanamaz.

Asperger Bozukluğu

A.Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal etkileşimde nitel bozulma
1. Toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el kol hareketleri, alınan vücut konumu, takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi sözel olmayan birçok davranışta belirgin bir bozulmanın olması
2. Yaşıtlarıyla uygun toplumsal ilişkiler geliştirememe
3. Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinde paylaşma arayışı içinde olmama (Örn. ilgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme)
4.Toplumsal ya da duygusal karşılıklar verememe
B.Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması
1.İlgilenme düzeyi ya da üzerinde odaklanma açısından olağandışı, bir ya da birden fazla basmakalıp ve sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma
2.Özgül, işlevsel olmayan, alışılageldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma
3.Eşyaların parçalarıyla sürekli uğraşıp durma
4.Basmakalıp ve yineleyici mannerizmler ( Örn. parmak şıklatma, el çırpma, ya da burma ya da karmaşık vücut hareketleri)
C.Bu bozukluk toplumsal, mesleki alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında klinik olarak belirgin bir sıkıntıya neden olur.
D.Dil gelişiminde klinik açıdan önemli genel bir gecikme yoktur (Örn. 2 yaşına geldiğinde tek tek sözcükler, 3 yaşına gelindiğinde iletişim kurmaya yönelik cümleler kurmaktadır.
E.Bilişsel gelişmede ya da yaşına uygun kendi kendine yetme becerilerinin gelişiminde, uyum davranışlarında (toplumsal etkileşim dışında) ve çocuklukta çevreyle ilgilenme konusunda klinik açıdan belirgin bir gecikme yoktur.
F.Başka özgül bir Yaygın Gelişimsel Bozukluk ya da Şizofreni için tanı ölçütleri karşılanmaz.

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE YIKICI DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI

Dikkat Eksikliği/ Hiperaktivite Bozukluğu

Davranım Bozukluğu

Karşıt Olma-Karşıt Gelme Bozukluğu


BEBEK YA DA KÜÇÜK ÇOCUKLARIN BESLENME VE YEME BOZUKLUKLARI

Pika

Bebeklerde ve Küçük Çocuklarda Beslenme Bozukluğ


TİK BOZUKLUKLARI

Tourette Bozukluğu

Kronik Motor yada Vokal Tik Bozukluğu

Gelip Geçici Tik Bozukluğu


DIŞA ATIM BOZUKLUKLARI

Enkoprezis

Enürezis


BEBEKLİK, ÇOCUKLUK VE ERGENLİĞİN DİĞER BOZUKLUKLARI

Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu

Seçici Konuşmamazlık (Mutizm)

Bebeklik ya da Küçük Çocukluk Döneminin Tepkisel Bağlanma Bozukluğu

Basmakalıp Davranma Bozukluğu




ÜSTÜN ZEKALI ÇOCUKTA TANI VE DEĞERLENDİRME




ÇOCUK, ERGEN VE ERİŞKİNDE DİKKAT ve HAFIZA ÇALIŞMALARI




EVDE HASTA MUAYENESİ VE TAKİBİ




PSİKİYATRİK DURUM MUAYENESİ VE AKLİ DURUM RAPORU DÜZENLENMESİ




SOSYAL İNCELEME ZİYARETİ VE SOSYAL ÇALIŞMA RAPORU DÜZENLENMESİ




GERİATRİK (YAŞLILIK ÇAĞI) PSİKİYATRİ




LİYAZON PSİKİYATRİSİ




HUKUKSAL DANIŞMANLIK VE ARABULUCULUK KURUMU HAKKINDA BİLGİLENDİRME